The Economist, dünya genelinde 1997 ile 2012 arasında doğan ve neredeyse iki milyardan oluşan “Z kuşağı”nı kapağa taşıdı.
Baby-boomer’ların II. Dünya Savaşı sonrası bolluk, Y kuşağının ise 2007-09 mali krizi tarafından şekillendirildiği söylense de Z kuşağı akıllı telefonlar yüzünden mahvoldu ve büyüklerinden daha amansız bir yaşam sürüyor.
Dünya genelinde 1997 ile 2012 arasında doğan iki milyar kişi “Z kuşağı” olarak anılıyor. ABD ve İngiltere’de toplam nüfusun beşte birini oluşturuyorlar. Yani II. Dünya Savaşı ile Soğuk Savaş arasında doğan “baby-boomer” kuşağıyla benzer orandalar. Hindistan ve Nijerya’da ise gençlerin sayısı yaşlıların çok ötesinde.
Küresel olarak daha kapsamlı kriterlere bakınca “Zoomers” olarak adlandırılan yeni jenerasyon pek de başarısızlığa mahkum görünmüyor. Birçok açıdan epey iyi iş çıkarıyorlar.
Her şeyden önce bugünkü yaygın kanının ıskaladığı önemli bir nokta var. Dünyadaki 12-27 yaş grubu kişilerin yaklaşık beşte dördü, gelişmekte olan ekonomilerde yaşıyor. Cakarta, Bombay ve Nairobi gibi yerlerdeki gençler, büyüme ve teknolojinin yaygınlaşması sayesinde ebeveynlerinden çok daha iyi durumda. Daha zengin, daha sağlıklı ve daha eğitimliler. Akıllı telefonu olanlar daha fazla bilgiye ulaşıyor ve dünyayla daha fazla iletişim kuruyor. 2021’deki bir Birleşmiş Milletler araştırmasında gelişmekte olan ülkelerdeki gençlerin zengin ülkelerdekilerden daha iyimser çıkması sürpriz değil.
Zam İstemekten Çekinmiyor, Çabuk İstifa Ediyorlar!
Z kuşağı iş dünyasında da dönüşüm başlattı. Pazarlık güçleri var ve bunun farkındalar. Y kuşağının birçok üyesi küresel mali krizin gölgesinde yetişkinliğe adım atmıştı ve belirsizlik yüzünden maaş zammı istemekten çekiniyordu. Z kuşağı ise daha iyi bir fırsat çıktığında iş değiştirme, işi ağırdan alma ve hayatın tadını çıkarma konusunda o kadar çekingen değil. Dezavantajlı durumda olmaya alışmamış patronlar şikayetçi. Ama genel olarak ücretler ve primler artarsa daha yaşlı çalışanlar da sessiz bir minnet duyacak.
Anksiyet ve Depresyon Oranları Artıyor!
Gece geç saate kadar uyanık kalmaya, küp gibi içmeye ve rastgele cinsel ilişkiye büyükleri kadar eğilimli değiller ve daha ciddiler. Bunun karanlık bir tarafı da var. Daha az kişisel iletişim kuruyor, daha az cinsel ilişki yaşıyorlar ve yalnız kalmak istediklerini söylemeye daha yatkınlar. Batı’nın büyük bölümünde anksiyete ve depresyon oranları artıyor. Bunda ruh sağlığı konusunda daha açık sözlü olmanın etkisi de olabilir. Ama başka faktörlerin de rol oynadığı kesin.