Son dönemlerde yalnızlıktan toplumsal bir kriz olarak bahsediliyor. Giderek daha izole olduğumuz, yakın ve sahici bağlar kurmanın daha zor olduğu ve günümüz hız kültürüne uygun şekilde sosyal ilişkilerin de tüketim biçimleri etrafında geçici bir niteliğe büründüğü bir dönemden geçiyoruz. İnsanlığın tarihte en çok iletişim aracına sahip olduğu bu dönemde ironik şekilde yalnızlık bir sosyal kriz hâline geldi.
Türkiye'deki en özgün yazılı içerikleri barındıran yeni nesil dijital medya servisi Aposto'da yer alan Yalnızlık Enflasyonu başlıklı yazı, son dönemlerde yalnızlığın toplumsal bir kriz haline geldiğini vurguluyor.
YALNIZLIK, ÖLÜMCÜL BİR HASTALIK
Sosyal izolasyon ve çeşitli sebeplerden kaynaklanan yalnızlık halleri giderek bir epidemiye dönüşüyor. Örneğin, son yapılan bir araştırmaya göre ABD’de 1990 yılından bu yana 3'ten az yakın arkadaşı olduğunu bildiren Amerikalıların oranı iki katına çıkarak %16’dan %32’e yükselmiş. Hiç yakın arkadaşı olmadığını bildirenlerin oranı ise %3'ten %12'ye çıkmış.
Yalnızlığın İngiltere'de 9 milyon kişiyi etkilediği düşünülüyor. 2017 yılında yayımlanan bir rapor, yalnızlığın günde 15 adet sigara içmek kadar kötü olduğunu ortaya koymuştu.
İngiltere'de ulusal sağlık sisteminden sorumlu olan NHS'nin bakım biriminin yöneticilerinden Prof. Jane Cummings, soğuk hava ve yalnızlığın kış aylarında öldürücü olabileceğini söylüyor.
PARASIZLIK YALNIZLIĞI BESLİYOR..
Hikâyenin bir başka cephesi de var. Süren enflasyon ortamında, giderek temel ihtiyaçlara sahip olma çabası etrafında şekillenen gündelik hayat, yeni karşılaşma imkânlarını daha fazla engelliyor. Basit sosyal ilişki formları nadir gerçekleşen biçimlere bürünüyorlar ve hatta bir yük olarak hissedilebiliyor. Örneğin Birleşik Krallık’ta Co-op Vakfı’nın 2000 kişi ile gerçekleştirdiği ankete göre yaşları 10-25 arasında değişen insanların büyük çoğunluğu yalnız hissediyor. Bu çoğunluğun yarısından fazlası ise parasızlığı gerekçe gösteriyor.
BAĞLARI YENİDEN HATIRLAMAK
Yalnızlık krizinin, Türkiye’de bir epidemiye dönüştüğünü söyleyebileceğimiz verilere henüz sahip değiliz. Özellikle mental sorunların da kolektif bir şekilde yayıldığı günümüzde, sosyal izolasyonun yıkıcı ve bir şekilde çaresizliğe sevk eden tarafını hiç olmadığı kadar ciddiye almak gerekiyor. Dolayısıyla kuvvetli bağlar kurabilmenin sınırlarını yeniden gözetmek, iyi bir başlangıç olabilir.
SILA-İ RAHİM KAVRAMI
Her toplumun kültüründe önemli kavramlar var. Yüzde 99'u müslüman olan ülkemizde de sıla-i rahim gibi çok önemli bir gelenek var. Gündelik hayatın akışında, bayramda, düğünde veya cenazede akrabalarımızı, büyüklerimizi, komuşlarımızı ziyaret edip onlarla iletişim kurmak toplum kılcal damarlarına işleyen yalnızlık olgusunu söküp atar. Bireyciliğin arttığı günümüzde hem sosyal olarak hem de psikolojik olarak mutlu olmanın yolu, hiç şüphesiz geniş, ahenkli ve uyumlu bir sosyal çevreye sahip olmaktır. Bu da ailemizle, sevdiklerimizle ve dostlarımızla kurduğumuz sağlıklı bağdır.