Uzmanlara göre Türkiye’de toplumu kutuplaştıran etmenlerin başında siyasi söylem etkili olsa da toplumun duygu durumunda etkili olan yalnızca bu değil.

Genel seçimler sırasında yükselen tansiyon, ekonomik kriz, baskı ortamı, işsizlik gibi etkenler de toplumda kutuplaşmayı ve öfkeyi beraberinde getiriyor.

Toplum davranışının değişkenliğine dikkat çeken psikiyatrist Fatih Altınöz’e göre bu psikoloji son yıllarda giderek yükselen bir ivme sergiliyor.

Bitâp Bir Psikolojik Döngüdeyiz

Altınöz, toplumda önceden kestirilemeyen, neşeden öfkeye saniyeler içinde geçebilen, bütün duyguları uç noktalarda yaşayan, enerjisini gel-gitler içerisinde harcayan, bitâp bir psikolojik döngünün hakim olduğunu belirtiyor.

İlker Küçükparlak, Türkiye’de yoksullaşma, afet gibi sorunlar karşısında kolektif bir öfke görülmediğini ancak ekonomik kriz gibi sorunlar karşısında kolayca tetiklenen ve şiddete dönüşen bir öfkenin varlığından söz etti.

Durumu “öfkeden çok, tırmanan bir şiddet ve saldırganlık hali” olarak tanımladı.

“Milliyetçi Cephe döneminde her mahallede, her okulda çok daha serti yaşandı”

KONDA’nın Ocak 2019’da yaptığı “Türkiye’de Kutuplaşma” raporundan yola çıkarak Türkiye’deki kutuplaşmanın önüne nasıl geçilebileceğini anlatan Küçükparlak, günümüzde yaşanan maddi kaygılar, demokrasiye güvenin sarsılması gibi konuların da toplumdaki şiddet ve saldırganlığı tetiklediğini söyledi.

Küçükparlak,

Kutuplaşmanın dozu arttığı kesin ama 12 Eylül öncesi, Milliyetçi Cephe döneminde, her mahallede, her okulda, her meslek örgütünde, her dernekte çok daha serti yaşandıBu tarihsel, coğrafi ve siyasi kazadan ortaya çıkan enkaz ne Batı’ya ne Doğu’ya benzetilebilir. Ülkemiz Avrupa ile Asya kıtaları arasında gerçekleşen bir trafik kazasına benzetilmiştiBu tuhaf kazadan doğan iki katman da aslında kendi içinde homojen değil. İkisi de çok farklı ve zaman zaman birbiriyle benzeşen unsurlar barındırıyor ve kolayca tanımlanmaya uygun değil. Siyasi tansiyonun azaldığı dönemlerde kutuplaşmanın şiddeti de azalıyor fakat bitmiyor ve bitmeyecek gibi.”

“‘Şiddetin her türlüsüne karşıyım’, modern insana ait bir klişedir”

Son yıllarda Türkiye’de hukuka güvenin de dramatik biçimde erozyona uğradığını söyleyen Küçükparlak, bu durumun ilk bakışta görünenden daha derin etkileri olabileceğini söyledi:

“‘Şiddetin her türlüsüne karşıyım’ sözü modern insana ait bir klişedir. Kabile gibi kan bağı ile tarif edilen gruplarda şiddetin her türlüsüne karşı falan olunamaz. Adalet, ‘dişe diş, kana kan’ şiârı ile tesis edilebilir. Devletin adaleti tesis edeceğine olan inanç çöktüğünde ‘adaletin üstünlüğü’ de tesis edilemez ve ‘dişe diş, kana kan’ şiârına geri dönülür. Ülkemizde her türlü şiddet biçimindeki tırmanışın en önemli unsurunun bu durum olduğunu düşünüyorum” dedi.

Depresyon insanlığın doğal hali oldu

Depresyonun pek çok ülkede yaşanan bir durum olduğunu söyleyen Altınöz, Türk toplumunun yaşadığı kafa karışıklığını 19. yüzyıl Rusya’sına benzetti ve “Günümüzün o dönemden en önemli farkı, kapitalizmin küreselleşerek daha da vahşileşmesi nedeniyle gezegenin ekolojik açıdan kendi sınırlarına dayanmış olması ve bu tiranlıkla içine girdiğimiz dijital çağ” dedi.

Altınöz sözlerine şöyle devam etti: 

 “Sıradan insanlar, onlara yaşatılan hayatlara ancak depresyon içinde uyum sağlar hale geldi. Depresyon, insanlığın doğal hali oldu neredeyse. İnsanın depresyondan daha da içine doğru, psikoz derecesinde, gömülmeye yüz tuttuğu bir çağdayız.”