Cumhuriyetin ilk yıllarının en önemli ailesi İparlar, 30 yıla damgasını vurmuştu. Mehmet Hayri İpar, Mudanyalı bir öğretmen-subaydı. Yeni kurulan cumhuriyetin “Türk zengini” yaratma gayretinin ürünü oldu. Boğaziçi’nden Büyükada’ya kadar sayısız mülk edindi. II. Dünya Savaşı yıllarını ABD’de geçiren aile için, 27 Mayıs 1960 dönüm noktası oldu.
Masal gibi denir ya, İparların hayatı gerçekten masal gibiydi. Her yaptıkları olay oluyordu. Köşkleri, yalıları, kotraları, burada verdikleri davetler, aşkları… Her şeyleri o gün için haber değeri taşıyordu. O yüzden de bugün magazin adını verdiğimiz gazetelerin cemiyet sayfaları İparlarla dolup taşıyordu.
*1930'larda Emine Tevhide Hanım, Hayri Bey ve çocukları
Bu durum onyıllar boyunca devam etti. 1930’lu, 40’lı, 50’li hatta 60’lı yıllara onlar damgasını vurmuştu. İstanbul sosyetesi dendiğinde ilk akla gelen isimlerdi. Sonradan görme bir halleri de hiç olmadı. Bu büyük servetin, göz kamaştırıcı hayatın oluşmasında şüphesiz siyasi yakınlıklar, kullanılan nüfuzlar çok önemliydi. Ama İparlar servetlerini içlerine sindirmesini bilmiş, zenginliği asalete, görgüye, modern düşünceye dönüştürmüşlerdi. Bugün ailenin birinci kuşaktan yaşayan hiçbir ferdi yok. Hepsi vefat etti. İparların günümüze kadar ulaşmasını iflaslar, intiharlar, aile içi kavgalar ve çeşit çeşit felaketler engelledi.
Bütün bunlara rağmen Çengelköy’den Çiftehavuzlar’a, Emirgan’dan, Büyükada’ya kadar kıyılara dizilmiş, artık onlara ait olmasa da bir dönemin şatafatlı yaşamına tanıklık etmiş köşkler, yalılar var oldukça her zaman anılacak İparlar…
MASAL MUDANYA'DA BAŞLADI
İparların soy kütüğü 1860’larda Bursa-Mudanya’ya uzanmakta. Ailenin ilk ferdi Ahmet Rüştü Bey, Osmanlı Telgraf İdaresi’nin Mudanya’daki müdürüydü. Mudanya’nın sevilen eşrafından Ahmet Rüştü Bey, Mudanya eşrafından Sümbülzâdelerin güzel kızı Şaziye ile evlendi. 1886 Şubatı’nda Mehmet Hayri adını koydukları bir oğulları dünyaya geldi. O günlerde Ahmet Rüştü Bey ve ailesi, sonraları ünlü Mudanya Mütarekesi’nin imzalandığı evde kiracı olarak oturmaktaydı. Bu bina daha sonraki yıllarda içindeki eşyasıyla birlikte yine İparlar tarafından satın alınacak ve müze yapılmak üzere Mudanya Belediyesi’ne armağan edilecekti.
Mehmet Hayri Bey, ilk ve orta öğrenimini Mudanya’da tamamladıktan sonra babasının isteği doğrultusunda İstanbul’a gitti. Önce İdadi sonra ise Harbiye’yi başarıyla tamamlayarak Osmanlı ordusuna geleceğin parlak bir subayı olarak katıldı. Mehmet Hayri Rüştü, bununla da yetinmedi, ordudaki görevinin yanı sıra Darülfünun’un Hukuk kısmına girdi ve burayı da başarıyla bitirdi. İyi derecede Fransızca bildiği için bir süre Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi’nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Bir süre sonra ordunun öğretmenlikle subaylığı bir arada yapamayacağına karar vermesi üzerine kendi isteği üzerine yüzbaşı rütbesiyle emekli oldu. Mehmet Hayri Rüştü için yeni hayatında artık serbest ticaret vardı. Küçük bir sermayeyle başladığı ticaret hayatında başarıdan başarıya koştu.
Mehmet Hayri Rüştü, saraydan Emine Tevhide Faik ile evlenmişti. Emine Tevhide Faik, Dağıstan doğumlu, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın kahramanlarından, sonraları Sultan II. Abdülhamit’in imrahoru da olacak olan Mehmet Faik Paşa’nın (1859-1929) büyük kızıydı. Mehmet Faik Paşa, çok sevdiği ve sonraları veremden kaybedeceği eşi Emine Tevhide’nin (1882-1926) adını en büyük kızına da vermişti.
ŞEKER FABRİKASI'NIN KURUCULARINDAN
Mehmet Hayri Rüştü-Emine Tevhide Rüştü çiftinin 1908’de Şaziye adını koydukları ilk çocukları dünyaya geldi. Çiftin sonraları 1918’de Muazzez, 1921’de ikizler Ali ve Muzaffer, 1923’te Selma ve 1926’da Mehmet adlı beş çocukları daha dünyaya geldi.
Mehmet Hayri Rüştü’nün müteşebbis bir ruhu vardı. Çeşitli ortaklıklara girerek büyük bir ticari başarı elde etti. Artık Mehmet Hayri Rüştü ismi Türkiye’nin sayılı işadamları arasında anılmaya başlanmıştı. Alpullu Şeker Fabrikası'nın 3 kurucusundan biri oldu. 1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu ile birlikte İpar soyadını alan ünlü iş insanı, Bebek'te 80 dönümlük İpar Korusu'nun sahibi oldu. Ayrıca Cemil Topuzlu Köşkü, Teşvikiye'deki Park Apartmanı, Galatasaray'daki Mısır Apartmanı ve sayısız gayrimenkulün de tapusunu elinde bulundurmaktaydı.
Mehmet Hayri Rüştü ve ailesi, kışları Beyoğlu’nun en görkemli binalarından Galatasaray’daki Mısır Apartmanı’nda oturmaktaydı. Burası 1900’lerin başında Mısır Hıdivi Abbas Halim Paşa tarafından kışlık ev olarak Ermeni mimar Hovsep Aznavuryan’a “Art Nouveau” stilinde yaptırılmıştı. Apartmanda önceleri Paşa’nın kızı Prenses Emine ve yeğeni Said Halim Paşa’nın oğlu Prens Halim oturmuşlardı. Şair Mehmet Akif Ersoy da 1936’da Mısır’dan İstanbul’a döndüğünde dairelerin birine yerleşecek ve ölümüne kadar orada oturacaktı. Abbas Halim Paşa’nın vefatından sonra varisleri binayı apartmana dönüştürüp kiraya vermişlerdi. Bina sonunda 1930’da Mehmet Hayri İpar’a satıldı. Fakat İpar ailesi burada çok fazla oturmayacaktı. Aile yazları, Emine Tevhide İpar’ın babası İmrahor Mehmet Faik Paşa’nın, Büyükada Nizam mevkiindeki iki katlı ahşap köşkünde oturmaktaydı.
ALIŞVERİŞ İÇİN AVRUPA'YA GİDERDİ
Yardımseverliği ve bonkörlüğüyle tanınan Mehmet Hayri İpar, doğup büyüdüğü Mudanya’yı da hiç unutmadı. 1936’da babasının adına Ahmet Rüştü Çocuk Yurdu ve 1937’de annesi adına Şaziye Rüştü Sağlık Yurdu binalarını inşa ettirdi. Her yıl birçok fakir ve kimsesiz çocuğun okutulduğu çocuk yurdu, daha sonraları yine Mehmet Hayri İpar’ın katkısıyla ortaokula dönüştürüldü. Sağlık Yurdu’nda ise ücretsiz hasta tedavisi yapılması sağlandı ve bu yer de bir süre sonra Mudanya Devlet Hastanesi haline getirildi. Daha sonrasında Mudanya Ateşkes Antlaşması'nın yapıldığı ve önceleri oturdukları evi satın almış ve Belediye'ye müze olarak bağışlandı.
İparların sosyeteye girişi, 1931 yılında eski İstanbul şehreminlerinden Cemil Topuzlu Paşa’ya ait Çiftehavuzlar’daki muhteşem köşkü satın almalarıyla gerçekleşti. Köşk ve çevresi yazları İstanbul’un kalburüstü ailelerinin yaşadığı semtti. Köşk satın alındıktan sonra İparlar, yazları Büyükada’ya gitmekten vazgeçecekti. Peki, ya kışları? Mehmet Hayri İpar bugün hâlâ var olan Teşvikiye’deki ünlü Park Apartmanı’nı satın aldı ve oraya taşındı.
Emine Tevhide İpar, Çiftehavuzlar’daki muhteşem köşkte çok sık yemekli, danslı davetler vermeye başladı. Bu davetlerin görkemi tüm gazetelerin dedikodu sayfalarında sütun sütun haber oldu. Emine Tevhide İpar eğlenmeyi, gezmeyi çok seven bir kadındı. Kendisi gibi düşünen birçok dostuyla uzun seyahatlere çıkıyor, kimi zaman Uludağ’da, kimi zaman Alpler’de kayak yapıyordu. Bazen de alışveriş için Avrupa’nın çeşitli şehirlerine gidiyordu. İpar Ailesi’nin çocukları da bir başka âlemdi. Her biri, gerek İstanbul’da gerek Avrupa ve Amerika’nın en ünlü ve en saygın okullarında eğitim görmüşlerdi. Fakat sorumsuz ve savurganca yaşayan çocuklar aynı zamanda amaçsızdılar. Akıllarına estiği gibi yaşamayı değişmez âdet olarak benimsemişlerdi. En büyük kızları Şaziye, çok güzeldi. Tüm İstanbul erkekleri ona vurgundu. Küçük kız kardeşi Muazzez ise gerçek bir çılgındı. At yarışlarına binici olarak katılıyordu. Turing’in 1936’da düzenlediği otomobil yarışlarında direksiyon başında erkeklere meydan okuyan beş kadın sürücüden birisi oydu.
HOLLYWOOD'DA YILDIZ OLDU
Ancak bu mutlu günler II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla sona erdi. Mehmet Hayri İpar’ın işleri yine yolunda gidiyordu, ama o Türkiye’nin de savaşa gireceğine inandı. O günlerde Mehmet Hayri İpar savaşa girme ve servetine el konulması korkusuyla yaşıyordu. Ailesinin saadeti için derhal bu duruma bir çare bulmalıydı.
Mehmet Hayri İpar, ailesine tek kurtuluş olarak ABD’de yaşamayı uygun görmüştü. Çünkü savaşa şimdilik en uzak ülke ABD’ydi. İpar Ailesi, bir arkadaşlarının aracılığıyla en kısa zamanda Los Angeles’ta Beverly Hills semtinde muhteşem bir malikâne satın aldı. Aile 1942’den itibaren peyderpey bu ülkeye gitti. Mehmet Hayri İpar, Türkiye ile ABD arasında mekik dokurken, aile için hayat İstanbul’da bıraktıkları yerden tekrar başlamıştı. Gazeteci Leyla Umar, bu malikânede birçok davetler verildiğini, bunlara başta büyük oğul Ali İpar ile bir dönem aşk yaşayan Rita Hayworth olmak üzere pek çok Hollywood yıldızının katıldığını, onların Hollywood’daki gösterişli yaşamlarını hem Amerikan, hem de Türk gazetelerinden takip ettiklerini anlatmakta hatıralarında.
2. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte İpar ailesi 1945 yılında yeniden Türkiye'ye döndü. Ancak oğulları Ali ve Mehmet, ABD'de kalmaya devam etti.
Virginia Bruce ve Ali İpar
MEHMET İPAR'IN İNTİHARI
Hollywood sinemasından çok etkilenen Ali İpar, aynı zamanda senaryo yazmaya başladı. ABD'de arkadaşı olan yönetmen William Rowland'ın çektiği Woman in the Night filminin senaryo ekibinde yer aldı. Bu filmin çekimleri esnasında tanıştığı ünlü oyuncu Virginia Bruce ile aşk yaşamaya başladı. Ailesinin tüm itirazlarına rağmen kendisinden 11 yaş büyük ve 2 çocuklu Virginia Bruce ile evlenmeye karar veren Ali İpar, babasının çabaları sonucunda Türkiye'ye dönmeye ikna oldu. Ali İpar aktris eşini 1950’de İstanbul’a da getirdi ve bu olay o günlerin gazete ve dergi sayfalarını günlerce meşgul etti.
Ali İpar hemen bir yıl sonra da askere çağrıldı. Bu yüzden çift arasında tartışmalar çıktı. Virginia Bruce eşi askerdeyken, onu İstanbul’da ailesinin yanında beklemek istemiyordu. Bu yüzden araları açılan çift 1951 yılında, anlaşarak ayrıldı. Bu durum Ali İpar’ı derinden üzmüştü, ama onu daha en başından kabul etmeyen İpar Ailesi’ni içten içe sevindirecekti. Fakat aile içinde bir çözülme de başlamıştı. Kızlar arasında bir çekişme baş göstermişti. Bu da yetmiyormuş gibi en küçük ve en sevilen kardeşleri Mehmet İpar, 1950 baharında henüz 24 yaşındayken intihar etti.
Ali İpar, askerlik sonrası unutamadığı eski eşi Virginia Bruce ile yeniden evlendi. 1952 yılı sonunda yapılan bu evlilik, 1964’e kadar tam 12 yıl sürdü. Çift ayrıldıktan sonra da dost kalacak, arkadaşlıkları Virginia Bruce’un 1982’deki ölümüne kadar devam edecekti.
Ali İpar, yenilenen evliliğinin ardından, bir sinema filmi çekmek üzere kolları sıvadı. Bu öyle bir film olmalıydı ki Hollywood’dakilere taş çıkarmalıydı. O günlerin Türk sineması daha çok Arap filmlerinden etkilenen melodramlardan oluşan, siyah-beyaz filmlerdi. İpar, tamamen batılı tarzda ve renkli bir filmin çekimine karar vermişti.
KARDEŞLER YUVADAN UÇTU
Ailenin büyük kızı Şaziye İpar, ünlü Baykent Ailesi’ne gelin gitmişti. Ali İpar ailesiyle aynı evde oturmak yerine Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda ikâmeti tercih etmişti. Şizofren olan Muazzez İpar ise ünlü ressamlardan Rasin Arsebük ile evlenerek Maçka’ya taşınmıştı. Kız kardeşlerden Muzaffer İpar, eski şehreminlilerinden Rıdvan Paşa’nın torunu, eski büyükelçilerden ve Demokrat Parti’nin ilk İzmir milletvekillerinden Vasfi Menteş’in oğlu olan Rıdvan Menteş ile evlenerek aileden son kopan olacaktı. En küçük kız kardeş Selma İpar ise hiç evlenmeyecek ve ailesine ait Bebek’teki köşkte tek başına yaşayacaktı.
Mehmet Hayri-Emine Tevhide İpar çifti artık iyice yalnız kalmışlardı. Mehmet Hayri İpar, artık iyice ihtiyarlamıştı. Mülkleri arasına son kattığı yer Boğaziçi’nde Arnavutköy-Bebek arasında sahilden güneybatıya doğru yükselen çok dik eğimli bir tepe üzerindeki ünlü koruydu. İçinde yer alan Valide Paşa Köşkü ya da Sefarethane Köşkü olarak bilinen yapı kısa zamanda “İpar Köşkü” olarak ünlenecekti. Günümüzde mülkiyeti Emin Hattat ailesine ait olan bu koruya Etiler yönünde büyük bir kapıdan girilmekteydi.
Hayri İpar, yaşının ilerlemesi ve çeşitli hastalıklarını bahane ederek şirketlerini, Şeker Fabrikaları’ndaki tüm işlerini ve kurucusu bulunduğu Genel Sigorta A.Ş.’deki görevini oğlu Ali İpar’a devredecekti. Ali İpar, ailesinin servetini de yönetmekteydi artık.
VE 27 MAYIS 1960 DARBESİ
Ali İpar, tıpkı babası gibi müteşebbis ruhluydu. Eline geçirdiği büyük İpar servetini en iyi şekilde değerlendirmenin planlarını yapıyordu. Yine tıpkı babası gibi siyasilerle sağlam diyalogları vardı. Dönemin başbakanı Adnan Menderes ile çok yakın dosttu. Demokrat Partili Ali İpar, bundan da güç alarak gemi satın alıp, armatörlük yapmaya karar verdi. Fakat ülkede bir döviz sıkıntısı baş göstermişti. Ali İpar buna rağmen başbakan Adnan Menderes’le olan sıkı dostluğunu kullanarak Amerika’dan alacağı beş gemi için kendi şirketi İpar Transport’a devlet kasasından döviz tahsisi yaptırttı. Döviz ilgili şirketlerin hesaplarına yatırılarak beş tane yük gemisi satın alındı. Gemiler İstanbul’a ulaştığında, Ali İpar ilk iş olarak en büyük olanına “Virginia İpar” adını koydu. İşte bu sırada ülkedeki kaynayan kazan devrildi ve 27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleşti. Mehmet Hayri İpar, oğlunun bu hızlı hareketinden korkmaktaydı. Ülkede bir iktidar boşluğu vardı ve yarının ne olacağı bilinmemekteydi. Oysa Ali İpar, gemilerin gönderlerine çoktan Türk bayrakları çektirmişti ve hemen bir basın toplantısı düzenleyerek İpar Transport’un tanıtımına girişti.
Ali İpar’ın mutlu günleri kısa sürdü. Çünkü İpar Transport döviz kaçakçılığıyla suçlanmaktaydı. 24 Eylül 1960’ta devrik başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılanması için Yüksek Adalet Divanı kuruldu. Ali İpar tutuklanarak Yassıada’ya götürüldü. 14 Ekim 1960’ta da Adnan Menderes aleyhine açılan 19 ayrı davadan birisinin adı “Ali İpar Davası”ydı.
Ali İpar, 6 aydan fazla süre tutuklu kaldı ve tüm mal varlıklarına el konuldu. Yaşananlar nedeniyle hastalanan eşi Virginia Bruce, Ali İpar'ı kurtarmak için dönemin ABD Başkan Yardımcısı olan Richard Nixon'a mektup yazdı. Dava sonucunda Ali İpar, Adnan Menderes ile birlikte suçlu bulundu ve 2 yıl hapis ile ömür boyu ticaretten men cezası aldı. İpar Transport şirketine ise el konuldu.
Buna rağmen, Yüksek Adalet Divanı tarafından telgraf emriyle bir gecede serbest bırakılmış, yurtdışına çıkması sağlanmıştı. El konulan beş gemiye ise, seferden men cezası verilmişti. Sefere çıkamayan gemiler bir süre sonra devlet eliyle teker teker Haliç’e çekilecek ve çürümeye terk edilecekti. Gemiler uzun bir süre sonra sessiz sedasız söküm tesislerine gönderilerek jilet haline getirilecekti.
KÖŞK, BANKER KASTELLİ'NİN OLDU
Babab Mehmet Hayri İpar, geçirdiği bir kriz sonucunda 11 Haziran 1966’da Almanya’da vefat etti. Cenazesi 14 Haziran 1966 günü Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Mehmet Hayri İpar’ın ölümüyle aile dağılma sürecini tamamlamıştı. Tevhide İpar, yazları Çiftehavuzlar’daki köşkte, kışları ise Nişantaşı’nda Park Apartmanı’nda yaşamaya devam ediyordu. Oğlu Ali İpar ise yaşadıklarından sonra Türkiye’ye karşı duyduğu güveni kaybetmişti. Bundan sonraki yaşamını yurtdışında sürdürmeye karar verdi. Üçüncü kez evlenerek ABD’ye yerleşti.
1970’li yıllar İparlar için sıkıntı ve acılarla doluydu. Ressam Rasin ile evli olan Muazzez İpar, Çengelköy’de kendi adıyla anılan köşkte yaşamaktaydı. Antikaya olan merakı nedeniyle bu konuyla yakından ilgiliydi. Anlatılanlara göre son yıllarında şizofreni daha da artmıştı Muazzez İpar’da. Bir zamanlar güzelliğiyle anılan bu isim, 1972 yılında bilinmeyen bir şekilde intihar etmişti. Çengelköy ve çevresinde çok sevilen ve yardımseverliğiyle tanınan Muazzez İpar’ın ölüm şekli uzun yıllar tartışma konusu olmuştu. Olay cinayet miydi, yoksa intihar mı? Dosya, intihar olduğuna hükmedilerek kapatıldı.
Bir zamanlar ünlü şarkıcı Ajda Pekkan’la yaşadığı aşkla tanınan işadamı Cömert Baykent’in annesi Şaziye İpar da, yakalandığı ağır hastalıktan dolayı kız kardeşinden az bir zaman sonra vefat etti. Şaziye İpar’ın ölümünün arkasında da ilaçla intihar söylentisi çıkmıştı o günlerde.
1970’lerin sonunda İpar Ailesi’nin yaşayan üyeleri ellerindeki mülkleri satarak mirası paylaşmaya karar verdi. Ailenin elindeki en değerli mülk ise Mehmet Hayri İpar’ın yıllar önce satın aldığı Çiftehavuzlar’daki “Cemil Topuzlu Paşa Köşkü” ya da sonraki ve en bilinen adıyla “İpar Köşkü”ydü. Bugün Caddebostan’da Çiftehavuzlar yönünde Hazırcevap Sokak üzerinde bulunan köşk, eski İstanbul şehreminlerinden Cemil Topuzlu Paşa tarafından 1901 yılında mimar Vallaury’e yaptırılmıştı.
Bu köşk 1979 yılında satılığa çıkarılacak ve tek talip olarak Banker Kastelli adıyla ün salan Cevher Özden tarafından satın alınacaktı. Fakat bu satış basına yansıyacak şekilde son derece gürültülü de olacaktı. Aile dolandırıldığını iddia edecek, Banker Kastelli ise köşk benim diyecekti.
Selma İpar, mahkemeye başvurarak annesi Emine Tevhide İpar’ın “deli” olduğuna dair karar alınması için yeni bir dava açtı. Emine Tevhide İpar, zorla Bakırköy Akıl Hastanesi’ne yatırıldı ve “deli raporu” alındı. Bunun üzerine annesinin başına gelenleri öğrenen abla Muzaffer Menteş karşı bir dava açarak işi içinden çıkılmaz bir hale soktu. Bunun üzerine mahkeme yetkisizlik kararı aldı, bunu temyiz de onaylayınca muhteşem “İpar Köşkü” Cevher Özden’in malı oldu.
Cevher Özden, köşkü ele geçirince önce bahçesindeki nadide ağaçları kestirdi. Sonra da havuzlar, tenis kortu ve ahırların bulunduğu alanlara çok katlı beton apartmanlar yaptırdı. Ünlü köşk ise bu binaların arkasında ve deniz görmeden halen ayaktadır.
Anne Tevhide İper, Balıklı Rum Hastanesi’ne yatırıldı ve 1984’te burada vefat etti. Kızı Muzaffer Menteş 1990’lı yılların sonunda hayata veda etti, ailenin son kızı Selma İpar ise 2005 yılında Alzheimer hastası ve beş parasız olarak hizmetçisinin evinde hayata gözlerini yumdu.
İpar Ailesi’nin yaşayan tek ferdi Ali İpar ise, elinde aileden kalan son gayrımenkullerden olan Galatasaray’daki Mısır Apartmanı’nı da satarak Brezilya'ya yerleşti. Ali İpar, 12 Haziran 2015’te, 94 yaşındayken Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde vefat etti.