Gazeteci ve Stratejik İletişim Danışmanı Utku Başar, Aposto'ya yazdığı yazıda, sosyal platformların ve yasaların açıklarından yararlanarak silahlaştırılan yarı-gerçekler, seçim sürecinde yalan haberlerden daha büyük bir tehdit oluşturabileceğini yazdı. Yazının öne çıkan kısımları şöyle:

OpenAI’ın CEO'su Sam Altman, Mayıs 2023’te ABD Senatosu Adalet Komisyonu'na bağlı Gizlilik, Teknoloji ve Hukuk Alt Komitesi’ne verdiği ifadede "Bu konuda tedirginim” diyerek yapay zeka destekli seçim müdahalelerine dair endişelerini dile getirdi. 

Altman, seçim güvenliğini garanti altına alınması için teknolojinin kanunlarla düzenlenmesi gerektiğini söylüyordu. Şirketi ayrıca geçen haftalarda da ABD'deki başkanlık seçimlerinde Ulusal Eyalet Genel Sekreterleri Birliği ile işbirliği yapacağını ve ChatGPT’nin seçimle ilgili soruları kurumun bilgilendirme sitesine yönlendireceğini açıkladı.

2024 dünyada seçimler yılı.

Kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerine kadar 40 ülke sandık başına gidecek. Bu ülkelerin çoğu özellikle yapay zekanın seçimlerde sahte içeriklerle propaganda, dezenformasyon ve seçmen manipülasyonu için kullanılmasının önüne geçmek için önlem almaya çalışıyor. Ancak herkesin işi zor. Zira yapay zeka, hem sahte içerik oluşturmada hem de bunların yayılmasında kullanılan bir araç.

Özellikle sosyal ağlar üzerinden içerik paylaşımıyla ilgili yasama ve düzenleme çabaları, bireysel özgürlükler “engeline”, kâr iştahları dizginlenemeyen sosyal medya platformlarının “topluluk kurallarına” ve yasalardaki boşluklara takılıyor.

Yapay zeka AB ülkelerinde seçimlere müdahale için kullanıldı 

Seçimlere yapay zekayla müdahalenin en yakın iki örneği, Avrupa Birliği üyesi Slovakya ve Polonya seçimlerinde yaşandı.

Türkiye'de yaşam süresi düştü Türkiye'de yaşam süresi düştü

Eylül 2023’teki Slovakya seçimlerinden sadece iki gün önce Facebook'ta yapay zeka ile manipüle edildiği sonradan anlaşılan bir ses kaydı yayınlandı. İddiaya göre ses kaydında liberal İlerici Slovakya Partisi’nin lideri Michal Šimečka, bir gazeteciye Roman azınlığın oylarını satın alarak seçime hile karıştıracaklarını anlatıyordu.

İki taraf da kaydın sahte olduğunu açıkladı. Bu, uluslararası kurumlar tarafından da doğrulandı. Ancak sahte kayıt, sandıkların açılmasından önceki 48 saatlik aralıkta, Slovakya seçim yasalarına göre medya kuruluşlarının ve politikacıların “sessiz kalması” gereken dönemde yayınlanmıştı. Dolayısıyla iddianın çürütüldüğünün geniş kitlelere duyurulması mümkün olmadı.

Daha da önemlisi Facebook paylaşımı “sesli” idi ve Facebook’un çatı şirketi Meta’nın “manipüle edilmiş medya” politikası, yalnızca bir kişinin söylemediği kelimeleri söylemiş gibi görüneceği şekilde düzenlenen sahte videolara müdahaleyi mümkün kılıyordu. Kuvvetle muhtemel, içeriği hazırlayanlar da daha planlama aşamasında bu açıktan faydalanmayı düşünmüştü.

Dolayısıyla Meta, kaydın olduğu paylaşımları kaldırmadı. Yalnızca kendisiyle anlaşmalı teyit kuruluşlarının kaydın sahte ve manipülatif olabileceğine dair görüşleriyle paylaşımları etiketleyerek etkileşimlerini sınırladı. Kullanıcılara paylaşımı görmekle görmemek arasında “seçim şansı” vererek daha kolay yayılmasını engellemekle yetindi. Zira Meta’ya göre ne politikacının ne de teyit organizasyonlarının sözüne tam olarak güvenilebilirdi.

Slovakya seçimlerini, kampanyası boyunca Ukrayna’ya yardımları durdurmayı vadeden Rusya yanlısı eski başbakan Robert Fico’nun Sosyal Demokrat Partisi kazandı. AB yanlısı Šimečka’nın partisi yüzde 4,98'lik farkla ikinci oldu. Rusya yanlısı milliyetçi Slovak Ulusal Partisi ise yüzde 5,62 oranında oy aldı.

Slovakya Dışişleri Bakanlığı, sonuçların açıklanmasının hemen ardından, Rusya’yı sürekli dezenformasyon faaliyetleriyle seçimlere müdahale etmekle suçladı. Rusya ise bu iddiayı “Biz Slovakya’nın şu andaki müttefikleri gibi başka ülkelerin iç işlerine karışmıyor ve rejimlerini değiştirmeye uğraşmıyoruz” diyerek yanıtladı.

Nitekim iki parti arasındaki oy farkı, seçim manipülasyonu veya dezenformasyon kampanyalarıyla oluşabilecek bir oran gibi de görünmüyordu. Bununla birlikte Slovakya'da özellikle sosyal medyadaki dezenformasyona karşı çalışan teyit organizasyonları, yapay zekanın seçimlere müdahalesinin kendi boylarını aştığını gördüklerini, “yapay zekayla ve hızıyla mücadele edecek araçlara sahip olmadıklarını anladıklarını” belirtti.

Aslında dezenformasyon kampanyalarının seçmenin oyunun rengini değiştirmedeki etkisi kanıtlanabilmiş değil. Uzmanlar bu kampanyaların, hele bir de kısa solukluysa, ancak 2023’te Türkiye’de olduğu gibi A ile B arasında kıl payı denebilecek farkların konuşulduğu seçimlerde etkili olabileceğini düşünüyorlar.

Ne var ki AB üyesi birçok ülkede son yıllarda “teknoloji ve yapay zeka kullanılarak seçimlere dış müdahale” kanıtlanmasına rağmen bu yasanın AB’nin seçim yılı olan 2024’te değil, 2026 gibi yürürlüğe girmesi bekleniyor.

2016 ABD seçimleri ve 'gerçeğin silahlaştırılması'

Bu yöndeki kampanyalarla seçimlere müdahalenin en bariz örnekleri 2016 Amerikan seçimlerinde görüldü. İddialara göre Rus hükümeti emrinde çalışan ajanslar, adaylardan Hillary Clinton karşısında Donald Trump’ı desteklemek amacıyla 120 milyondan fazla sahte Facebook hesabı, 20 milyon sahte Instagram hesabı ve 1,4 milyon sahte Twitter hesabı oluşturdu. Bu hesaplar Clinton’a “kara çalacak”, seçmen gözünde güvenilirliğini azaltmaya çalışacaktı. Yine bu ajanslar tarafından YouTube’a 1000'den fazla video yüklendi.

ABD Senato İstihbarat Komitesi tarafından hazırlanan bir rapor, St. Petersburg merkezli Internet Araştırma Ajansı’nın (IRA) 2013’ten itibaren 7/24 bu alandaki etki harekatlarına katılmak üzere binlerce Rus vatandaşını işe aldığını öne sürdü. Başka kaynaklar sadece Rusya’da değil, Liberya’da, Gana’da ve Nijerya’da da troll fabrikaları kurulduğu iddia etti.

Ne var ki hesaplar sahte ve paylaşımların büyük bölümü hatalı ya da çarpıtılmış olsa da hedefledikleri sorunlar gerçekti. Irklar arası gerilimin gerçekliği, Black Lives Matter kampanyası ve polis şiddeti araçsallaştırılarak kullanıldı. Kimlik politikalarına bakış farklılıkları, LGBTQİ+ hakları, dinî özgürlük, kürtaj gibi konularda hâlihazırda yürüyen tartışmalar bu konulardaki ayrışmayı derinleştirmek üzere manipüle edildi.

Göçmen ve İslam karşıtlığı, gelir adaletsizliği, sosyal eşitsizlikler, adalet sistemine güvensizlik, iş ve eğitimde ayrımcılık gibi temalar yine sahte hesaplardan “siyasi aktivizmi taklit ederek”, bölgesel ve mikro hedefleme ile farklı kimlik gruplarını etkilemek için kullanıldı. Seçmenin duygusal tepkisi tetiklenmeye çalışıldı.

Türkiye'de Durum Ne?

Türkiye dezenformasyona, dolayısıyla seçim parametresinde manipülasyona 2022 tarihli 7418 sayılı “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile karşı koymaya çalışıyor. Türkiye’de yasanın yürürlükte olduğu 2023 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri araştırma metotları belirsiz anketler, dijital “siyasi mikro hedefleme” kampanyaları, sahte haber ve yanıltıcı içerikler, sosyal medya platformlarının ve servis sağlayıcıların reklam ve arama optimizasyonları ile geniş çapta uygulanan asimetrik propaganda yöntemlerinin gölgesinde iktidarın tüm kamu ve medya gücünü kullanarak domine ettiği bir ortamda tamamlandı. 

Yasa, açıktan ihlal edildiği birçok örneğe rağmen, hakkıyla uygulanmadı.

Önümüzdeki yerel seçimin de manipülasyondan azade olduğunu, genel bir “kutuplaştırmadan” ve seçimler üzerinden iç sürtüşmelerin çıkmasından, “birilerinin” faydalanmaya çalışmayacağını düşünemeyiz.

“Birilerini” bir kenara koyun, daha ülke genelinde adayların tamamı açıklanmadan “İstanbul’da İmamoğlu’na Otobüs Kumpası” başlığıyla çıkan haberler, İstanbul metro hatlarıyla ilgili yapay zeka kullanılarak İmamoğlu’nun ve İBB’nin metroları anlattığı videodaki genç kadının sesleri manipüle edilerek oluşturulan video, seçime doğru gidişatla ilgili ipuçları veriyor.

Burada bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Yapay zeka uygulamaları artık bedava kullanımda dahi çok ileriyken İBB metro videosunun manipülasyonunun oldukça amatörce yapılması, bunun genç ve gayretkeş bir İmamoğlu karşıtı tarafından yapılmış olacağına işaret edebileceği gibi “İmamoğlu’na kumpas kuruyorlar” algısı yaratmak için kurgulanmış bir kampanyanın da parçası olabileceğini ya da “birilerinin” Türk kamuoyunun böyle düşünmesini istediği için bunu yapmış olabileceğini de akıllara getiriyor.

Ne var ki bu üç önerme, verili bilgiye dayanmayan “tahminler”, “çıkarımlar” ya da “komplo teorileri” olsa da bir kez bu kapıdan geçilirse gidilebilecek yeri göstermesi açısından önemli. 2023 Genel seçimde yapılan deepfake kurgu videolar düşünüldüğünde Türkiye, 2023 seçimlerinde maalesef o kapıdan geçmiş gibi görünüyor.

Editör: Cüneyt ALKIŞ