HABER: CÜNEYT ALKIŞ

KAMERA: SERHAT HALLAÇ

Doğal afetler arasında en tehlikeli ve kritik afet olarak tanımlanan kuraklık, Avrupa’yı esir almış durumda. İngiltere, İspanya, Fransa, İtalya gibi pek çok ülke kuraklıkla boğuşurken bir yandan hep dillendirilen ‘su savaşları’ da tekrar gündeme geldi. Peki Türkiye’de durum ne?

"Ülkemiz yarı kurak bir ülkedir"

Meteoroloji Mühendisleri Odası Bursa İl Temsilcisi Feryal Biçkici, 150 bin yılda bir sıcaklıkların 1 derece arttığı veya azaldığını ama son yıllarda bunun değiştiğini, 150 yılda bir sıcaklıkların 1 derece artıp azaldığını, yani 1000 katı bir sıklık gözükmeye başlandığını ifade etti. Bunun da tüm dünya genelinde ciddi anlamda iklimsel değişimlere,  bunun neticesinde de afetlere yol açtığını ifade ediyor.

Kuraklık sorununa ve ülkemizdeki son durumuna değinen Biçkici, Türkiye’nin bilinenin aksine su zengini bir ülke olmadığını ifade ederek şunları söyledi: “Kuraklık topraklarımızın hamurunda var. Urartular, Asurlar, Hititler gibi pek çok medeniyet kuraklık yüzünden yok oldu. Dolayısıyla 3 tarafı denizlerle çevrili olsa da ülkemiz yarı kurak bir ülkedir. Kişi başı düşen su miktarımız 1.500 m3 civarındadır. Bu rakam, bölge ülkelerine oranla daha çok su kaynağına sahip olmamıza karşın ülkemizi ‘su azlığı yaşayan ülkeler’ sınıfına sokmaktadır. ” dedi.

2030’lu yıllara dikkat…

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin 2030 yılında su kıtlığı çeken bir ülke olacağını söyleyen Biçkici şöyle devam etti: “Araştırma ve tahminler; nüfusu artan, kaynakları azalan, çevre kirliliği ve çarpık yapılaşması olan bir ülke olarak Türkiye’nin 2050 yılında su fakiri bir ülke olacağını gösteriyor. 2100 yılında 4-6 derecelik çok büyük bir sıcaklık artışı beklenmekte, Akdeniz, Ege, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde 2030-2050 arasında yağışlarda yaklaşık yüzde 50 azalma beklenmekte olup Karadeniz’de ise bunun tersine az bir artış beklenmektedir. Bu küçük artış da artan nüfus, su havzalarının yok edilmesi ve sanayileşmeyle birlikte çok anlam ifade etmeyecektir.”

"Kuraklık depremden tehlikeli"

Kuraklığın depremden bile daha tehlikeli bir afet olduğunu belirten Biçkici, “Kuraklık denizdeki balıktan havadaki kuşa kadar her şeyi çok yakından ilgilendiriyor. Deprem lokal bir bölgeyi ve belli bir kesimi etkiler. Oysa kuraklık çok büyük alanları ektiler. Kuraklık, ekonomiden ahlaka, yaşamdan hijyene, iç siyasetten dış siyasete, hatta savaşlara kadar her şeyi yakından etkiler” diye konuştu.

Bugün tatlı su kaynaklarımızın yüzde 74’ünün tarımda, yüzde 15’inin evsel kullanımda ve %11’inin de sanayide kullanıldığını ifade eden Biçkici, “Su kıtlığı sadece yağışların az olmasına bağlı değildir. Her konuyu iklim değişikliğine bağlamak kolaycı bir yöntemdir ve gerçekçi değildir. Mutlaka tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz, şehrin yapısına göre su planlaması yapmamız, akarsu havzalarımız ve yeşil alanlarımızı korumamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

"Hasarları değil, riskleri yönetelim"

Şehirleşmenin önemine dikkat çeken Biçkici, "Bursa şehir merkezine yağan yağışların çoğu denize gidiyor. Şehirleşme yapısından dolayı. Doğancı Barajı kadar suyu, şehirleşmeden dolayı denize atıyoruz" dedi.

Meteoroloji Mühendisleri Odası Bursa İl Temsilcisi Feryal Biçkici sözlerini şöyle noktaladı: “Kuraklık hiçbir zaman yaşandıktan sonra önlem alınabilecek bir afet değildir. Riskler önceden tespit edilip onlara göre planlar yapılmalıdır. Su bittikten sonra hiçbir şey yapamayız. Hasarları değil, riskleri yönetmeliyiz.”

Editör: TE Bilisim