HABER MERKEZİ / SAYFA16

İç güdüsel olarak bir kuyruk varsa 'insanların bir bildiği vardır sen de gir' düşüncesine kapılırız. Çoğunluk yanılamaz gibi gelir. Herkesin hürmet ettiğine saygı duyar, nefret ettiğini taşlarız. İşin aslını öğrenmek zahmet gerektirir.

Aslı olmayan kuyrukların ve boş türbelerin ülkesi Türkiye'den şöyle ilginç bir olay var. Bursa'nın, ünü ülke geneline yayılmış meşhur Abdal simit fırınında günün neredeyse her saatinde kuyruk oluyor. Kimisi gerçekten o tarihi atmosferi koklamak, kimisi meşhur simit ve tahanlı lezzetini tatmak kimisi de sosyal medya paylaşımı yapma veya trende uyma isteğinden kuyruğa giriyor.

Ancak bu durumdan şikayetçi olanlar da yok değil. Bursa Demirtaş Paşa Endüstri Meslek Lisesi'nde okumuş ve 2000'lerin başında bölgede çok zaman geçirmiş yazar Caner Kara da onlardan biri.

Yazar Caner Kara önceki günlerde sosyal medyada yaptığı paylaşımda abdal simit fırını, kaldırımları işgal eden simit kuyruğu ve halkın ziyaret ettiği Hatırı hoş Dede Türbesiyle ilgli çarpıcı iddialarda bulundu. Yorumu sizlere bırakıyoruz.

TARİHİ DE DEĞİL LEZZETLİ DE...

Kara yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi;

"Bursa Abdal Simit Fırını diye bir saçmalık var. Her gün, yolu enine kesen insanlar saatlerce sıra bekliyorlar. Simit almak için... Birbirine komşu üç tane simitçi var. Üçü de 'asırlık, tarihi, taş fırın' falan... Yerler, yollar, kaldırımlar susam, tahin, yağ içinde. Bir işi olanın gelip geçmesi eziyet. Bakın şimdi ben size bu efsaneyi özetle anlatayım: Oraya yakın bir Demirtaş Paşa Lisesi vardı. Okul tam gün olduğu için, öğrenci milletinin öğle yemeğini kurtardığı yer, orasıydı. İnsanların sıraya girerek simit almasının sebebi buydu. İnsanlar, öğle yemeğini ucuza getirmeye çalışan öğrencilerdi. Biliyorum çünkü o öğrencilerden biri benim. 4 yıl boyunca orada sıraya girdim. Olayın tarihî bir yanı yok. Lezzetle de ilgisi yok. Tamamen ekonomik...

BU SAÇMALIĞA SON VERİN ARTIK!!

Gelelim işin asıl komik tarafına:

2005 yılından sonra bu meydanın restorasyon çalışmaları başladı. Tarihi Merinos fabrikasıyla aynı dönemde, bu meydanın da restorasyonunda çalıştım. Hatta aylarca, tek başıma çalıştım. Mesela; Türbenin arkasındaki mezarların boş olduğunu, Hatırı Hoş Dede falan yazan mezarların kepçeyle kaldırılıp kamyonla şehir çöplüğüne atıldığını biliyorum. Mezarların içinde kemik falan olmadığı gibi, o simit fırınları da asırlık masırlık değil. O günlerde işin başına koydukları mühendis arkadaş, aynı bölgede bulunan kaşecilerden bir hanımla nişanlıydı. Düğüne kadar iş bitmesin diye ben bir kış boyunca tek çalıştım. Milletimiz de çok özenli tarihi eser restorasyonu yapılıyor sandı. Meydanın altındaki dükkanlardan üstündeki rögar kapaklarına kadar her şey, elimden geçti. Yani kardeşim; tarihi fırın falan yok. Ahmet'ten alıp Mehmet'e verdiler. Öğrencilerin popüler ettiği 1 fırın, bölgenin karizmasıyla 3 fırına çıktı. Hiçbiri de tarihi marihi değil. Meydandaki türbelerin de içinde evliya falan yok. Hatırı Hoş Dede diye evliya mı olur lan? Liseyi de yıktılar. Kuyruğa girmek, vakti bol sosyete takımına kaldı. Buradan vatandaşları ve satıcıları ve belediyeyi uyarmak istiyorum: Yolu öküz gibi enine kapatıyorsunuz. Araç trafiğini kitliyorsunuz. Satış yaparken bedava dağıtıyor gibi bir suratınız var; çok mutsuzsanız yapmayın. Toplu halde götünüzden tarih uydurmayın. Şurada en fazla 20 yıldır meydan oldu; şeklinizden geçilmiyor. Simit yemek için verdiğiniz mücadele, toplumsal histeri gibi oldu. Bu saçmalığa bir son verin artık."